Yediğim dost
kazığına mı yanayım yoksa yine sonu hüsran olan, aslında hiç başlamamış
dolayısıyla da sonuçlanmamış kısa gönül macerama mı ? Tarih tekerrürden ibaret
sanki hayatımda.Başlayacak-mış gibi oluyor (mış gibi olmak !!!) ama
başlayamıyor. Yaşanan güzel anıların yanında bir kez daha yanlış insana
rastlamış olmanın verdiği hayal kırıklığı, bilmem kaçıncı kere yanılmış olmanın
verdiği acı, ara sıra özlem, sonrasında da bir süre geleceğe güvensiz bakma
durumu ve nihayetinde kendine yalanlar söyleyip, her şeyin güzel olacağına dair
kendini kandırmaca J
Bu yaz tatilinde
sevgili ev arkadaşımla macera kampına gitmeye karar verdik. O zamanlar erkek
arkadaşıyla yeni ayrılmışlardı. O sıkıntılı döneminde tatilini dolu dolu
geçirip kafasını boşaltmak istiyordu. Bol aktiviteli bu kamp çok iyi gelecekti.İki
ay öncesinden rezervasyonumuzu yaptırdık.
Güzel bir tatil
geçirecek olmanın hayali ve bu hayalin vermiş olduğu enerjiyle kampa
gittim.Gitmeden kızımız mızmızlanmaya başlamıştı bile.Bu yıl çok tatil
yaptım,gelmeyi hiç istemiyorum falan diye.İstemiyorsa bana söylemesini, onu
anlayışla karşılayacağımı söyledim.Ama sorun olmadığını söyledi.Kampa
geldiğinde bayağı isteksizdi. Geldiği gün erkek arkadaşıyla barıştıklarını
söyledi. Sıkıntılı bir ayrılık süreci geçirdikleri için barışmalarına şaşırdım.Ama
üstüme vazife olmadığını bildiğimden yorum yapmadan mutlu olmasını dilediğimi
söyledim.
İlk gün
kamptakilerle bayağı kaynaşıp grup bile oluşturduk,öyle kaynaştık ki İstanbul’dan
hep beraber geldiğimizi düşünüp soranlar bile oldu. Grupta on beş yıldır arkadaşlıkları süregelen Can ve Enes isminde iki kişi vardı. Özellikle onlarla muhabbetimiz bayağı ilerledi, iyi kaynaştık. Akşam grup halinde eğleniyorken bir baktım gecenin ilerleyen saatlerinde terasta Can'la baş başa kalmışız. Muhabbet iyice koyulaşmış, biz iyice duygusala bağlamışız. Ortam o kadar güzel ki, yerde renkli onlarca yastık, ormanın ortasında tertemiz bir hava, bol oksijen, gökyüzünde milyonlarca yıldız. Hem yaklaşık on üç saat süren yolculuğun vermiş olduğu yorgunluk var, hem de hiç dinlenmeden denize gidip akşama kadar yüzmüş olmanın yorgunluğu. Üstüne bir de alkol alınca öyle bir çakır keyf olduk ki anlatamam.
Gece geç saatlere kadar muhabbet ettik. O yorgunlukla çadıra
nasıl gittim, nasıl uyudum bilmiyorum bile.
Ertesi gün o
sıcakta kampın delileri olarak öğlen sıcağında dağ yürüyüşüne çıktık. Özellikle
mağaraların olduğu kısım zor ve tehlikeliydi. Çıkmadan önce rehberimiz yukarıda
bizi bir sürprizin beklediğini söyledi. Merakla tamamladığımız zorlu parkurun
sonunda sürprizi gördük : Her yer keçi boku doluydu J İşin esprisi bir
tarafa oyuk bir mağaraydı çıktığımız yer, çok enteresan fotoğraflar çektik.
Yorgunluğumuza değdi doğrusu.
Akşam ev
arkadaşım benimle bir şey konuşmak istediğini söyledi. Erkek arkadaşının askere
gideceğini, bir ay boyunca hiç görüşemeyeceklerini,onu çok özleyeceğini,bu
yüzden Ankara’ya gidip onu görmek istediğini söyledi.Sen zaten burada ortamını
kurdun,ben gitsem senin için sıkıntı olur mu dedi.Anlayışla karşıladım,benim
için sorun olmadığını söyledim.
Akşam yine
bayağı eğlenceli geçti. Gece saat 4’e kadar müzik vardı, dans ediyor, içiyor,eğleniyorduk.
Can’la daha da yakınlaşmaya başladık. Beraber çok güzel vakit geçiriyorduk.
Onun iki aya kadar İngiltere’ye gideceğini, eğitimine orada devam edeceğini, en
az bir yıl orada kalacağını bildiğimizden aramızda hiçbir şeyin olamayacağını
da biliyorduk. Bunların hepsini uzun uzun konuştuk.Hayallerimizden, yapmak
istediklerimizden, ileride yaşamak istediğimiz hayattan bahsettik birbirimize.
Ertesi gün ev
arkadaşım benimle konuştu. Can’la aramızda ne olduğunu sordu. Aramızda bir şey
olamayacağını, Can’ın iki aya kadar yurt dışına gideceğini, sadece beraber
güzel vakit geçirdiğimizi söyledim. Akşam Enes ile bizimle ilgili
konuştuklarını; Enes’e Can’ın kız arkadaşının olup olmadığını , Can’ın benim
hakkımdaki düşüncesinin ne olduğunu
sorduğunu söyledi. Bunları sormasına gerek olmadığını, bizim sadece hoşça zaman
geçirdiğimizi, bunu kendisi sormuş olsa bile Can’ın kulağına gittiğinde benim
öğrenmek isteyip böyle bir yola başvurduğumu düşüneceğini ve bunun hoş bir
durum olmayacağını söyledim.İş işten geçmişti tabi,konuşulan konuşulmuştu.
Can bir gün
öncesinde içkiyi biraz fazla kaçırdığından midesinden rahatsızlandı. Gün boyu
ilgilendim, iyileşmesi için elimden geleni yaptım, özverili davrandım.
Hastalandığında sahiden çok huysuz bir adam oluyormuş, anladım. O gün aktivite
yazdırmamıştık, hemen hemen herkes bir yerlere gitti, Can’ın rahatsızlığı
yüzünden bir kampta kaldık. Sıkıntıdan patladım desem yeridir.
Önceden bana ruh halinin sürekli değişkenlik gösterdiğini,
kendisini anlamadığını, gündüz farklı gece farklı olduğunu söylemişti. Çok
ciddiye almamıştım bu söylediklerini ancak haklıymış. Akşam daha normal, daha
sevecen bir adam olup çıkıverdi.
Aynı akşam ev
arkadaşımla bir gerginlik yaşadık. Erkek arkadaşı o gün askere gitti. Morali bir
hayli bozuktu, ağlamaya başladı. Lavaboya gidip elini yüzünü yıkamasını
söyledim, bende Enes ve Can’ın yanına gittim. Moralinin bozuk olduğunu,
ortamdan biraz uzaklaşıp geyik muhabbeti yaparsak belki kendine gelebileceğini
söyledim.
Çocukların yanına giderken durumu onlara
söylediğimi anladı. Bu benim özelim, iki gün sonra görmeyeceğim insanlar, sen
ne hakla söylersin, buna karar verecek olan benim diye ciddi bir tepki
gösterdi. Tepkisine anlam verememekle birlikte iyi niyetle yaptığımı, kızacağını
düşünmediğimi söyledim, özür diledim.