27 Ağustos 2013 Salı

Tarih-tekerrür-ben :))


      Yediğim dost kazığına mı yanayım yoksa yine sonu hüsran olan, aslında hiç başlamamış dolayısıyla da sonuçlanmamış kısa gönül macerama mı ? Tarih tekerrürden ibaret sanki hayatımda.Başlayacak-mış gibi oluyor (mış gibi olmak !!!) ama başlayamıyor. Yaşanan güzel anıların yanında bir kez daha yanlış insana rastlamış olmanın verdiği hayal kırıklığı, bilmem kaçıncı kere yanılmış olmanın verdiği acı, ara sıra özlem, sonrasında da bir süre geleceğe güvensiz bakma durumu ve nihayetinde kendine yalanlar söyleyip, her şeyin güzel olacağına dair kendini kandırmaca J

      Bu yaz tatilinde sevgili ev arkadaşımla macera kampına gitmeye karar verdik. O zamanlar erkek arkadaşıyla yeni ayrılmışlardı. O sıkıntılı döneminde tatilini dolu dolu geçirip kafasını boşaltmak istiyordu. Bol aktiviteli bu kamp çok iyi gelecekti.İki ay öncesinden rezervasyonumuzu yaptırdık.

      Güzel bir tatil geçirecek olmanın hayali ve bu hayalin vermiş olduğu enerjiyle kampa gittim.Gitmeden kızımız mızmızlanmaya başlamıştı bile.Bu yıl çok tatil yaptım,gelmeyi hiç istemiyorum falan diye.İstemiyorsa bana söylemesini, onu anlayışla karşılayacağımı söyledim.Ama sorun olmadığını söyledi.Kampa geldiğinde bayağı isteksizdi. Geldiği gün erkek arkadaşıyla barıştıklarını söyledi. Sıkıntılı bir ayrılık süreci geçirdikleri için barışmalarına şaşırdım.Ama üstüme vazife olmadığını bildiğimden yorum yapmadan mutlu olmasını dilediğimi söyledim.

     İlk gün kamptakilerle bayağı kaynaşıp grup bile oluşturduk,öyle kaynaştık ki İstanbul’dan hep beraber geldiğimizi düşünüp soranlar bile oldu. Grupta on beş yıldır arkadaşlıkları süregelen Can ve Enes isminde iki kişi vardı. Özellikle onlarla muhabbetimiz bayağı ilerledi, iyi kaynaştık. Akşam grup halinde eğleniyorken bir baktım gecenin ilerleyen saatlerinde terasta Can'la baş başa kalmışız. Muhabbet iyice koyulaşmış, biz iyice duygusala bağlamışız. Ortam o kadar güzel ki, yerde renkli onlarca yastık, ormanın ortasında tertemiz bir hava, bol oksijen, gökyüzünde milyonlarca yıldız. Hem yaklaşık on üç saat süren yolculuğun vermiş olduğu yorgunluk var, hem de hiç dinlenmeden denize gidip akşama kadar yüzmüş olmanın yorgunluğu. Üstüne bir de alkol alınca öyle bir çakır keyf olduk ki anlatamam. Gece geç saatlere kadar muhabbet ettik. O yorgunlukla çadıra nasıl gittim, nasıl uyudum bilmiyorum bile.

      Ertesi gün o sıcakta kampın delileri olarak öğlen sıcağında dağ yürüyüşüne çıktık. Özellikle mağaraların olduğu kısım zor ve tehlikeliydi. Çıkmadan önce rehberimiz yukarıda bizi bir sürprizin beklediğini söyledi. Merakla tamamladığımız zorlu parkurun sonunda sürprizi gördük : Her yer keçi boku doluydu J İşin esprisi bir tarafa oyuk bir mağaraydı çıktığımız yer, çok enteresan fotoğraflar çektik. Yorgunluğumuza değdi doğrusu.

      Akşam ev arkadaşım benimle bir şey konuşmak istediğini söyledi. Erkek arkadaşının askere gideceğini, bir ay boyunca hiç görüşemeyeceklerini,onu çok özleyeceğini,bu yüzden Ankara’ya gidip onu görmek istediğini söyledi.Sen zaten burada ortamını kurdun,ben gitsem senin için sıkıntı olur mu dedi.Anlayışla karşıladım,benim için sorun olmadığını söyledim.

       Akşam yine bayağı eğlenceli geçti. Gece saat 4’e kadar müzik vardı, dans ediyor, içiyor,eğleniyorduk. Can’la daha da yakınlaşmaya başladık. Beraber çok güzel vakit geçiriyorduk. Onun iki aya kadar İngiltere’ye gideceğini, eğitimine orada devam edeceğini, en az bir yıl orada kalacağını bildiğimizden aramızda hiçbir şeyin olamayacağını da biliyorduk. Bunların hepsini uzun uzun konuştuk.Hayallerimizden, yapmak istediklerimizden, ileride yaşamak istediğimiz hayattan bahsettik birbirimize.

       Ertesi gün ev arkadaşım benimle konuştu. Can’la aramızda ne olduğunu sordu. Aramızda bir şey olamayacağını, Can’ın iki aya kadar yurt dışına gideceğini, sadece beraber güzel vakit geçirdiğimizi söyledim. Akşam Enes ile bizimle ilgili konuştuklarını; Enes’e Can’ın kız arkadaşının olup olmadığını , Can’ın benim hakkımdaki düşüncesinin  ne olduğunu sorduğunu söyledi. Bunları sormasına gerek olmadığını, bizim sadece hoşça zaman geçirdiğimizi, bunu kendisi sormuş olsa bile Can’ın kulağına gittiğinde benim öğrenmek isteyip böyle bir yola başvurduğumu düşüneceğini ve bunun hoş bir durum olmayacağını söyledim.İş işten geçmişti tabi,konuşulan konuşulmuştu.

       Can bir gün öncesinde içkiyi biraz fazla kaçırdığından midesinden rahatsızlandı. Gün boyu ilgilendim, iyileşmesi için elimden geleni yaptım, özverili davrandım. Hastalandığında sahiden çok huysuz bir adam oluyormuş, anladım. O gün aktivite yazdırmamıştık, hemen hemen herkes bir yerlere gitti, Can’ın rahatsızlığı yüzünden bir kampta kaldık. Sıkıntıdan patladım desem yeridir.
      
Önceden bana ruh halinin sürekli değişkenlik gösterdiğini, kendisini anlamadığını, gündüz farklı gece farklı olduğunu söylemişti. Çok ciddiye almamıştım bu söylediklerini ancak haklıymış. Akşam daha normal, daha sevecen bir adam olup çıkıverdi.

       Aynı akşam ev arkadaşımla bir gerginlik yaşadık. Erkek arkadaşı o gün askere gitti. Morali bir hayli bozuktu, ağlamaya başladı. Lavaboya gidip elini yüzünü yıkamasını söyledim, bende Enes ve Can’ın yanına gittim. Moralinin bozuk olduğunu, ortamdan biraz uzaklaşıp geyik muhabbeti yaparsak belki kendine gelebileceğini söyledim.

      Çocukların yanına giderken durumu onlara söylediğimi anladı. Bu benim özelim, iki gün sonra görmeyeceğim insanlar, sen ne hakla söylersin, buna karar verecek olan benim diye ciddi bir tepki gösterdi. Tepkisine anlam verememekle birlikte iyi niyetle yaptığımı, kızacağını düşünmediğimi söyledim, özür diledim.