Uzun zaman oldu beyaz cam karşısına geçip içimi dökmeyeli.
Bu uzun zaman içerisinde kısa bir memleket ziyareti yapıp döndüm güzel
İstanbul’uma. Küçük bir kültürel şok yaşadım ama. Tam özgürlüğüme kavuşmuş, kendimi
bulmuşken bir ‘memleket arası ‘vermek tuhaf oldu tabi. Özgürlük; Yapmayı
istediğim her şeyi, kimseye hesap vermeden, açıklama yapmak zorunda kalmadan
yapabilmekti benim için. Özgür olduğum kadar, kendim olabildiğim kadar
mutluydum çünkü ben. Özgür olamadığım o topraklara da, kendim olmamı kabullenemeyen
memleketim insanına da ait hissedemedim
kendimi.
Hayat
seçimlerden ibaret şüphesiz. Kimilerinin doğdukları toprak ölene kadar
yaşadıkları, asla kopamadıkları yer
oluyor, kimileri içinse sevdikleri insanları ziyaret etmek için zaman zaman
uğradıkları bir coğrafya. Zamanla oturuyor hayat görüşünüz. Eğer şanslıysanız
yaşadığınız yeri, beraber vakit geçirmek istediğiniz insanları
seçebiliyorsunuz. Değilseniz elinizdeki imkanlarla mutlu olmak için
çabalıyorsunuz. Esasen bir yeri yaşanılır kılan en önemli unsur insanlar. Onlar
hayatınıza bir şeyler katabildiği ölçüde yaşadığınızı hissediyor, hayattan zevk
alıyorsunuz. Güzel bir coğrafyada da yaşıyor olsanız, gördüğünüz güzellikleri
paylaşacağınız dostlarınız, zamanınızın güzel geçmesine vesile olacak
arkadaşlarınız olmadığı sürece hayatınız anlamsızlaşıyor.
Ben,
seçeneklerin çok kısıtlı olduğu, insanların kıyafetlerinin, siyasi ve dini
görüşlerinin, ilişkilerinin, kısacası hayatlarının diğer insanlar tarafından
acımasızca eleştirildiği, zaman zaman kınandığı, saçma nedenlerle insanların
mimlendiği bir coğrafyada büyüdüm. Topluma göre doğru olan şey (!) o toplumda
yaşayan insanlara göre de doğruydu. Sorgulamadan, irdelemeden kabullenmişlerdi
her şeyi. Neden sorgulasınlardı ki? Gerçekler sunulmuştu zaten onlar hiç
çabalamadan, ataları öyle olsun istemişti. Neden beyinlerini yorup kendi
doğrularını oluştursunlardı ki? Bu yüzden kendilerinin ak dediklerine kara
diyen herkesi marjinal olmakla ya da dinsizlikle itham edip dışladılar.
İnsan; siyasi, dini görüşünün, hayat
felsefesinin, yaşam tarzının dışında etten kemikten yaratılmış bir canlıydı
oysa. Değişmeyen, ama bir gün son bulacak tek gerçek insanın bir ‘canlı’
olmasıydı, varlığıydı. Ama insanlar nedense bu gerçeği göz ardı edip, değişen
her şeyimizle yargıladılar bizi.
Teknolojinin
nimetlerinden sonuna kadar yararlanan bizler , bizim gibi düşünebilen
insanların da var olduğunu öğrenince seçimimizi yaptık,coğrafyamızı değiştirdik
ve kendi çevremizi oluşturduk.
Şimdi kendi küçük
çevremde, beni ben olduğum için seven dostlarımla çok ama çok mutluyum. İyi ki
varsınız. Hilal’im , Serap’ım ,Ayşenur’um, Ozan ,Veysel, Esin, Bahadır…(Sadece
Hilal ve Serap okuyabilecek yazdıklarımı ama olsun.Hepinizi çok ama çok
seviyorum)