Olması gereken oldu işte..Yine yolun sonuna geldik..Eskisi
kadar canımı acıtmıyor artık terk edilişler.Umulmadık bir anda,apansızca
olmuyor çünkü.Olanaksız bir aşkın olası sonucu işte..
Sen aşkla
bakıyorsun,ne yaparsan aşkla yapıyorsun,bunu söylemek çok acı ama ben aşık
değilim sana!Çok değer veriyorum,yanındayken kendimi çok iyi hissediyorum,seni
çok seviyorum ama bu aşk değil!Sen duygusal anlamda bir şeyler hissettiğin için
en ufak bir olumsuzluk yıpratıyor seni,canını acıtıyor.Üzülüyorsun,migrenin
tutuyor,ağlıyorsun. Ben negatif bir insan görmek istemiyorum etrafımda!!!Üzmek
istemiyorum seni…
Atölyede
tanıştığımız gün saatlerce muhabbet etmiştik.Malum ikimizde gezi parkı
eylemcisiydik,sohbet uzadıkça uzadı.Beş kişi olmamıza rağmen genelde ikimiz
konuşuyorduk,gülüyorduk.Sonra bir baktım masada yan yanayız,bilgisayardan bir
şeyler izlemeye başlamış,tuşlara basarken,bir şeyler gösterirken birbirimize fark
etmeden elimiz kolumuz birbirine değer olmuş J İkimiz de olanın
bitenin farkındayız ama gayet memnunuz halimizden. Biz o memnuniyetle devam
ederken muhabbete,Devrim geldi.Hadi bir şeyler içmeye gidiyoruz dedi. Veda ederken
yüzüne baktım, bana da gel de dediğin her halinden belliydi ama cesaret
edemedim. Devrim’e :‘Kalktık ama muhabbet cok guzeldı,Umut çok tatlı çocukmuş’
dedim.İçmeye başladık,sonra Devrim keşke Umut’u da çağırsaydık deyince bir
cesaret ‘Hadi çağır da ona bir bira ısmarlayayım’ dedim. 10 dakıkaya kalmadı
geldi Umut,muhabbet iyice koyulaştı.Bisiklet sürmeyi,kamp kurmayı,serkeş
yaşamayı seven ben benim gibi düşünen
biriyle muhabbet etmenin hazzını yaşarken,bir de en çok istediği şeylerden
birinin Gökova’da kamp kurmak ve bisikletle İstanbul’dan Çanakkale’ye oradan da
Ege’ye geçmek olduğunu öğrenince ağzım açıkta kaldı.Hep tasarladığım ama hiç
gerçekleştiremediğim hayallerdi çünkü bunlar.
Biz koyu
sohbetimize devam ederken dayısı,kuzenı ve kuzenının erkek arkadası da katıldı
aramıza.Sonrasında hadi içecek bir şeyler alıp atölyede içmeye devam edelim
dediler.Atölyede bir şeyler yedik içtik,müzik dinledik.Alkolün de etkisi ile
dertleşmeye başladık.Ve kaçınılmaz son konu aşka geldi.Umutta bariz bir şekilde
terk edilme korkusu olduğunu fark ettim.Kolunda hikayesini çok sonradan
dinleyeceğim bir yaprak dövmesi vardı.Bir kız çıksın karşıma,unuttursun onunla
yaşadıklarımı,onun için her yerime dövme yaptırayım ,üç yıldır düzenli bir
ilişkim yok,hep kısa süreli şeyler yaşıyorum,başlıyor ve bitiyor,artık acıya
duyarsızlaştım dedi.Zor severim ya ben ne zorum varsa,o an çok etkilendim
ondan.Neden onun hayatını tamamen değiştirecek,yeniden aşka inandıracak kız ben
olmayayım diye düşündüm.Aramızdaki elektrik o kadar bariz bir şeklide belli
olmuş ki Devrim benim kalkmam gerekiyor,çocuklar annemde diyerek,Ezgi ve İlker
de ertesi gün işe gideceklerini söyleyerek bizi yalnız bıraktılar.
Onlar gittikten
sonra yüreğimizin derinliklerindeki acıların yerine yeşeren umutlar dile
gelmeye başladı. Muhabbetin ortasında Umut:’ Hadi kalk seni sahilde bir yere
götüreceğim’ dedi. Maltepe’de sahilde kayalıklara gittik, saatlerce muhabbet
ettik,yakamoz izledik,sanki yıllardır birbirine hasret kalmış,kavuşamamış
aşıklar gibi öptük,kokladık birbirimizi.Gece saat ilerlemiş,alkolün de etkisi
ile uykumuz gelmişti ancak o saatte araç bulup eve geçebilme gibi bir
ihtimalimiz yoktu.Tekrar atölyeye döndük,parkelerin üzerine iki önlük serip
yere uzandık,gün ağarıncaya kadar muhabbet ettik.Umut sabaha kadar saçlarımı
okşadı,beni izledi ve yüzümdeki ayrıntılara baktı.Bir ara saçlarımı okşadı,elleriyle
yüzümü kavradı ve gözlerimin içine bakarak: ‘Sende beni terk edeceksin değil
mi?Bunu hissediyorum.Beni hep terkettiler’dedi. O an evladını koruyan bir
annenin şefkatiyle sarıp sarmalamak,korumak istedim onu.Öyle bir şey olmayacak bu
sefer dedim.Sarıldık,saçlarını okşadım,yüzünü sevdim.Sonra atölyeden ayrılıp
yola koyulduk.
Minibüse binmiş eve geliyorken elbisemin kısa olduğunu,
yaşadığım ortamın bu elbiseyi kaldıramayacağını, daha dikkatli giyinmem
gerektiğini söyledi. Sert bakışlarıyla ve yol boyunca suskunluğuyla da bariz
bir şekilde anlattı ne demek istediğini.Eve geldiğimizde yorgunluktan bitap
düşmüş haldeydik,hemen uyuduk.Uyandığımızda sevdiğim bir erkek arkadaşımın
Ankara’dan geleceğini,o akşam bende kalacağını,birkaç gün öncesinden
haberleştiğimizi söyledim.Tepkisi ciddi anlamda şaşırttı beni.Gelmesinden
hoşnut olmayacağını,onu hiç tanımadığını,dolayısıyla güvenemeyeceğini ve bizi yalnız
bırakamayacağını söyledi.’Sen benim kız arkadaşımsın,böyle bir şeye müsaade
edemem,gelip kalırsa bende bu akşam burada kalırım,içim rahat etmez’dedi. Arkadaşımı
arayıp durumu anlattım, durum böyleyse gelmesinin bir mantığı olmadığını
söyledi. Bir taraftan daha ilk günden gösterdiği tepkinin abartılı olduğunu
düşünüyor, bir taraftan da beni sahipleniyor olması hoşuma gidiyordu.Çok rahat
biriymiş gibi görünüyorken ikili ilişkilerde çok farklı düşündüğünü
söylediğimde :’Beni tanımıyorsun,göründüğüm gibi değilim, farklıyımdır zamanla
göreceksin’ dedi.
İki gün sonra tekrar görüştük,hatta ev
arkadaşımla tanıştı.Bana yaklaşımı o kadar güzeldi,kendimi o kadar iyi
hissettiriyordu,öyle güzel bakıyordu ki anlatamam. Ayaklarım yerden kesilmişti
adeta, mutluluktan uçuyordum. Sanattan anlıyordu ki bu durum benim için çok
önemliydi. Ben sanatla uğraşmaya başladıktan sonra ben oldum, kendim
oldum.Yanlış mı düşünüyorum bilmem ama ben insanları sanattan anlayanlar ve
anlamayanlar diye ayırırımJ O zaten sanatçıydı. Beraber piyano,keman, viyolensel
dinliyor,saatlerce sinema,tiyatro ya da resim üzerine konuşabiliyorduk.Okumayı
seven ve sorgulayan bir insandı.Dini ve siyasi görüşlerimiz aynı, hayat
görüşümüz birbirine paraleldi.(Aşka bakışımız çok farklıymış sonradan anladım)O
da ’an’ı yaşıyordu benim gibi,deli doluydu,çılgındı.Hatta ben kendime manyak
diyordum ama sen benden daha manyak çıktın diyordu.Muhabbet ederken çok
eğleniyor,birlikte çok güzel vakit geçiyorduk. Her şeyin bu kadar hızlı ve mükemmel
olması beni korkutuyordu ancak yıllar sonra düşündüğüm, hayalini kurduğum
kişiyi bulmanın mutluluğu korkularıma baskın geliyordu.
Ancak mutluluğum çok kısa sürdü. Umut soğuk davranmaya
başladı birden bire. Telefonla konuşuyorken bile ses tonu değişti.Bir akşam ev
arkadaşım şehir magandaları tarafından sözle taciz ve arabayla takip
edildi.Kızcağız eve geldiğinde titriyor ve sürekli ağlıyordu,çok korkmuştu. Eve
kadar gelmiş olabileceklerini söyledi. Tam olarak ne yapacağımı bilemedim, Umut’u
aradım, gelmesini istedim. Kuzeniyle birlikte geldi.(Ayrıldıktan sonra öğrendim,
tek gelirse bende kalması gerekirmiş ama benden ayrılacağı için burada kalması
uygun olmazmış, bir nevi alışmam için uygun ortam hazırlamış)Geldiğinde gayet
mesafeliydi,bir saat kadar oturup gittiler zaten.O gece kopacağımızın
sinyallerini aldım zaten.
O gün kendimi
çok kötü hissettim.Kafamda onlarca soru vardı.Bir taraftan Umut’un geçmişinde
yaralar almış olduğunu,hemen normal bir ilişki yaşayamayacağımızı,ona zaman
vermem gerektiğini düşünüyorken bir taraftan da bu tarz bir ilişkiyi isteyip
istemediğimi sorguluyordum. Tavırları ve bana uzaklığı cesaretimi kırmıştı.
Suskundu ve bu belirsizlik beni deli ediyordu.
Ona konuşmak istediğimi söylediğimde, o da
yüz yüze konuşmamız gerektiğini, bana anlatacağı bazı şeyler olduğunu söyledi. Nihayet
anlattı düşündüklerini. O konuştukça, ağzından kelimeler döküldükçe benimde
gözlerimden yaşlar süzülüyordu.’ Ben yapamıyorum!’ diye başladı söze. ‘Seninle
bir alakası yok,ben ilişki yürütemiyorum.Kasıyorum kendimi,başka biri oluyorum
sanki.Çok güzel şeyler yapıyorsun,bana kendimi çok iyi hissettiriyorsun,ama
karşılığını veremiyorum’ dedi.
Farkında olduğumu
ve onu anladığımı söyledim. Hissettiğim, düşündüğüm ne varsa ifade etmeye
çalıştım kendimi.Sonra kendisiyle vakit geçirmekten çok zevk aldığımı, çok
eğlendiğimi,dostluğumuzun devam etmesini istediğimi ekledim.(Sevdiğim adamı
yeniden görmek,onunla zaman geçirmek adına kendime söylediğim bir yalandı
bu,sonradan anladım)Olumlu yaklaştı bir fikre,sevindi.O akşam daha rahat,bana
daha yakın bir Umut vardı karşımda.Bana ilk gün davrandığı gibi içten ve samimi
davranıyordu.İlişkimiz süresince bile bu kadar samimi değildik. İnternete her
girdiğinde bana bir şeyler yolluyor, muhabbet ediyordu.Telefonla daha sık
görüşmeye başlamıştık.Bu durum beni mutlu ediyordu, esas sorun ilişki fikrinde
diye düşünmeye başladım.Bir taraftan kendimi kaptırmamaya çalışıyor bir
taraftan da onunla daha da yakınlaştığımızı görmek beni çok mutlu ediyordu.
Bu süreçte sinirlerimi yerle bir eden ancak geçmişe nazaran
daha kolay atlattığım bir ailevi sıkıntı yaşadım. Ailemle yaşadığım bu
olumsuzluk bende şiddetli bir düzeyde hayal kırıklığı yarattı ve yalnızlık hissiyatı
uyandırdı. Umut’tan destek almak beni rahatlatacaktı şüphesiz. Birine
güvenmeye,inanmaya,birisi tarafından sevilmeye öyle ihtiyacım vardı ki.Hele de
bu kişi Umut kadar değer verdiğim biriyse üstesinden gelmem çok daha kolay
olacaktı.Sağ olsun vakit ayırdı, dinledi, sonraki süreçte halimi hatırımı sordu,desteğini
esirgemedi.Yaşadığım bu olumsuzluk beni ona daha bir yaklaştırmıştı, Umut’un
var olduğunu, canım acıdığında yanımda olacağını bilmek dahi beni
rahatlatıyordu.
Bir akşam nette
konuşuyorken gecenin bir yarısı görüşmeye karar verdik. Sahilde sabahlayacaktık
yine. Onunla böyle delilikler yapmayı seviyordum. Taksiye atlayıp Maltepe’ye
gittim. Uzun bir süre geyik muhabbeti yaptık. Umut konudan konuya atlamayı
sever, birden sana bir şey anlatacağım dedi. Anlatacaklarının bu kadar canımı
acıtacağını bilseydim dinlemezdim şüphesiz, ama anlattı işte.
Öznur diye bir kız
arkadaşı varmış. Kızı seviyormuş, uzun bir süre çıkmışlar. Öznurla çıkmaya
başlamadan önce Duygu diye bir kızla tanışmışlar. Kızdan ciddi anlamda
hoşlanıyormuş, ama bir türlü birbirlerine açılamamışlar. Kız başkalarıyla
çıkmış, Umut başkaları ile çıkmış, kavuşamamışlar birbirlerine. Bir gün bir
arkadaş toplantısında Duygu ve Umut ciddi anlamda yakınlaşmış, Umut Öznur’u
Duygu ile aldatmış. Ertesi gün gidip Öznur’a her şeyi itiraf etmiş. Kız
tartışmış, bağırmış, hatta tokat atmış Umut’a. Duygu’yu aramış,kavga
etmişler,kıyametler kopmuş. Sonrasında sular durulmuş, Öznur Umut’u affettiğini
söylemiş,barışmışlar.
Bir gün Umut ve Öznur kahvaltı yapacaklarmış,
Umut daha erkenden buluşmak istemiş kızla, kızın evinin önüne gitmiş, aramış, kız
evdeyim diye yalan söylemiş.Umut aşağı inmesini söylemiş ,kız evde olmadığından
aşağı inememiş tabi. Umut civardaki kafelerin hepsine tek tek girmiş ve kızı
başka bir erkekle yakalamış. Sinirlerine hakim olamayıp adamla çok kötü kavga
etmiş, ortalığı birbirine katmış. Öznur böylece Umut’tan intikamını almış. Ayrılmışlar.
Sonraki süreçte
Duygu da Umut ile aynı bölümü kazanmış. Umut tesadüfen kızın adını listede
görmüş, sonra arayıp tebrik etmiş. Tekrar görüşmeye başlamışlar, bir süre sonra
da çıkmaya. Yaklaşık iki yıllık bir birliktelikleri olmuş. Bir gün çok kötü
tartışmışlar, Umut o sıra içiyormuş, elinde bira şişesi varmış. O kadar
sinirlenmiş ki şişeyi kızın kafasına fırlatmış. Kız şanslıymış ki kafasını
teğet geçmiş. Kızı kolundan tutup bir köşeye çekmiş, bağırmaya başlamış. Öyle
öfkelenmiş ki kıza bir şey yapmamak için koşarak o ortamdan uzaklaşmış. Kız Umut’u
okulda her gördüğünde kaçar hale gelmiş. Umut yaptıklarından çok pişman olmuş, sonrasında
çok acı çekmiş. Kıza yaptıklarını unutmamak, her gün hatırlamak için bileğine kızın ikinci ismi olan yaprağın dövmesini yaptırmış.
Okul bitmiş, sırf İstanbul’dan
uzaklaşmak için hemen askere gitmiş. İşin tuhaf tarafı o askerdeyken kız her
gün onu aramış,ancak sonrasında araları yine bozulmuş. 2 yıldır hiç
görüşmüyorlarmış.Anlatırken ona nasıl aşık olduğunu iliklerime kadar hissettim.
Bir taraftan
sinirlerine bu derece hakim olamayışını bilmek beni dehşet derecede korkuturken,
bir taraftan da onun birine bu kadar delicesine aşık olduğunu görmek çok canımı
acıttı. Ona olan duygularımı bile bile bana bunları neden anlattı bilmiyorum. O
an Umut’a acıdığımı fark ettim. Sevgiye,aşka,insanlara olan inancını tamamen
yitirmiş, acıdan yüreği katılaşmış bir adam vardı karşımda.Geleceğe dair bu
anlamda hiçbir umudu kalmamıştı.
Bu çocuk bir
muammaydı dostum, ne kadar istesem de çözemeyeceğimi bildiğim. Ne kadar
karmaşıksa o kadar ilgimi çekiyordu işte. Anlaşılamayanı anlamaya çalışmak
hobilerimden ya benim, vazgeçmedim. Umut’un sevdiği kızın kafasına şişe
fırlatacak kadar sinirlerine hakim olamayışının, canavarlaşmasının sebeplerini
düşündüm hep, onu anlamaya çalıştım.Ya kıskançlıktı ya da güvensizlikti bu öfke
patlamasının sebebi. Başka ne olabilirdi ki? Sevince zarar veriyordu belki
sevdiği insana, belki bu yüzden kimseyle beraber olmak istemiyordu. Sempati
duyduğun adamla ilgili empati kurmak böyle bir şey olsa gerek J Ancak
ruh sağlığı yerinde olmayan bir insanın yapacağı tarzda bir hareketi
anlamlandırmaya çalıştım ya, helal olsun ne diyeyim.
Çok güzel bir yüreğinin olduğuna
inandırdım hep kendimi. Ne kadar katılaşmış olsa da derinlerdeki o cevheri ben
açığa çıkaracak, onun yüreğine sahip olacaktım. Mutluluk altın tepside
sunulmuyordu elbet, çabalamak lazımdı. Ben zaten hep zor işlerin insanıyım ya, kimsenin
yapamadıklarını,kimsenin cesaret edemediklerini yapar,başarmanın hazzını yaşarım.
Meydan okur, zorluklarla tek başıma savaşır ve kazanmanın hazzını yaşarım, yenilsem
bile küllerimden yeniden doğarım. Evren
insana istediği değil,ihtiyacı olan insanları gönderirmiş.O insanlar bize acı
çektirirler,bizi üzerler,canımızı acıtırlar ya da bizi mutlu ederlermiş.Böylece
biz yaşadığımız tecrübelerle olmamız gereken insan olurmuşuz. İyi ya da kötü
yaşadıklarım bana mutlaka bir şeyler katacaktı, deneyip görmek istedim.
Doğum gününün yaklaşıyor olması benim için bir güzel bir
fırsattı. Önce işin en zor kısmı olan hediye faslı vardı. Hayatta onu en çok
mutlu edecek şey bir bisiklete sahip olmaktı. Tanıştığımızdan beri bundan
bahsediyordu zaten. Ancak istediği bisiklet ucuz bir şey değildi. Almak
isteseydim alırdım ama sonrasını düşündüm hep. Beni hayal kırıklığına
uğratmasından öyle korktum ki.Parayı çalışıp tekrar kazanabiliyorsun ama can
kırıkları kolay geçmiyor işte.
Onu tanıdığım zamandan beri hep baskılı
ve yazılı t-shirt giydiğini gördüm. Hayran olduğu bir grup ya da sanatçı,
izlediği bir dizi ya da sevdiği bir karakter bilsem ona göre bir şeyler
bakacaktım ama mağaza gezerken hakkında çok bir şey bilmediğimin farkına
vardım.Sonra Gezi parkı aklıma geldi, bizim için önemi büyüktü şüphesiz J Üzerinde
değişik penguen baskıları olan ve direnişi simgeleyen güzel bir t-shirt aldım.
Ancak sadece bir t-shirt ile
geçiştirmeye gönlüm elvermedi. Onun hakkında bildiğim bir şey daha vardı :Futbolu
seviyordu ve Fenerbahçeliydi. Fenerium’a gidip yeni sezon efsane çubuk formadan
aldım. Onun beğenip beğenmeyeceği konusunda tereddütleri vardı ama benim içime
sinmişti.
Doğum gününün olduğu gün gece 12’de güzel
bir mesaj atarak doğum gününü kutladım, o günü muhtemelen ailesiyle geçirmek
isteyeceğini, bu yüzden kendisini rahatsız etmek istemediğimi ama ertesi gün
güzel bir sofra kurarak kutlamak istediğimi söyledim.
Ertesi gün telefonlaştık, bana geleceğini
söyledi. Dışarı çıktım, alışveriş yaptım,sonra çok değişik uğurböcekli bir
doğum günü pastası aldım,üzerine ‘iyi ki doğdun eşek herif’ yazdırdım .Bütün
öğlen sonu yemek yapmakla uğraştım. Söylediği saatten daha geç geldi yine.
Yemekten sonra
zahmet etmişsin, uğraşmışsın,teşekkür ederim tarzında cümleler duymadım tabiî
ki de. Kendisi için yemek hazırlamamın olağan bir şey olduğunu hissettirecek
bir tavırla ellerine sağlık,güzel olmuş deyip kalktı masadan.Sonra hediyelerini
verdim, özellikle forma çok hoşuna gitti, çok mutlu oldu. Bu kadar sevineceğini
düşünmemiştim doğrusu. Sonra gidip içki aldık beraber. Pastası için mum ve
maytapta almıştım ama istemedi, ‘sen kes getir yiyelim’ dedi. Başka birisine bu
kadar özenerek bir şeyler yapsam havalara uçardı herhalde, Umut çok normal
karşıladı. Belki bana öyle hissettirdi bilmiyorum ama yaşadığım hayal kırıklığı
yüzüme de yansıdı bir anda. O anlatıyor ben dinliyordum.
O kadar çelişkili konuşuyordu ki.Ailesine
çok düşkün olduğunu söylerken, benim eve 20 dakıka mesafedeki evine 15 gündür gitmediğini,
bu süreçte sadece 2 kez annesiyle telefonla görüştüğünü söylüyordu. Beyin
ameliyatı geçirdiği için bazı fonksiyonlarını yitirmiş bir babanın ve
anlattığına göre tam bir Anadolu kadını olan annesinin tek çocuğu olduğu halde
onları neden ziyaret etmediğini sorduğumda çok agresif olduğunu, saçma sapan
şeylere sinirlendiğini ve onlarla tartıştığını, belli bir yaştan sonra ailesi ile
kalmaya tahammül edemediğini söylüyordu.
Okulundan 3 yıl önce mezun olmuş, memurluk
sınavından çok düşük puanla alım yapıldığı halde hiç çalışmayarak 2 kez sınava
girmiş, hatta sınavdan sıkıldığı için erken çıkmış iki sınavdan da. Bu yılda
laf olsun diye sınava girdi. Yakınları özel sektörde de kendisine iş buldukları
halde çalışmak istememiş. Atölyede dayısının yanında karın tokluğuna
çalışıyor yıllardır. Ne düzenli bir
geliri var,ne de sigortası yatıyor. Bu durum ailesini çok rahatsız ediyor,
hatta eve gitmek istememesinin sebeplerinden birisi de bu ama onun umurunda
değil.
İleride emekliliğimi yatırırım, bir on
yıl sonra da kendime bir eş bulur evlenirim,belki sonrasında bir çocuk yaparım
dedi. Sonra bana ‘kaç yıl yatırınca emekli olabiliyorum?’ sorusunu yöneltince
şok oldum. Hayatı ya da kendiyle ilgili yaptığı en küçük bir plan dahi yok.Sadece
o günü yaşıyor fütursuzca,ertesi günü asla düşünmeden
Bir Umut’a baktım bir de kendime. Ne kadar deli dolu yaşasam, çılgın olsam da ayaklarım yere basar benim. Yıllarca bursla okudum, ailemden hiç para almadım, mezun olduktan hemen sonra işe başladım. Garantici bir yanım vardır, çok ayrıntısıyla olmasa da ilerisini düşünürüm hep. Çünkü düşersem kimsenin bana yardım etmeyeceğini bilirim, kimseden yardım isteyecek noktaya gelmek istemeyişimi de bilirim, o yüzden sağlam atmaya çalışırım adımlarımı. Onunla o kadar farklıyız ki bu anlamda. İşi olsa,ayakları yere basıyor olsa rahat olmak, fütursuzca günü yaşamak çok güzel elbet.Bir kere geliyoruz dünyaya,tadını çıkararak yaşamak lazım her anını.
Muhabbet iyice ilerledikten sonra evli ve iki çocuğu olan dayısının 3 yıldır ilişkisinin olduğu kız arkadaşıyla bir kamp tatili ayarladıklarını, bana sürpriz yapmak istediğini,ancak dayısının kız arkadaşı istemeyince planın iptal olduğunu söyledi.Duyduklarım karşısında kulaklarıma inanamadım,ne diyeceğimi şaşırdım.Nasıl biriyle,nasıl bir münasebet içindeydim ben?Dayısının gayr-i meşru ilişkisini nasıl bu kadar normal karşılardı?Böyle bir durumu benim normal karşılamamı,hatta onlarla tatil yapmamı nasıl beklerdi?
Hayata bakış
açılarımızın farklı olması bir yana ahlak anlayışımızın da farklı olduğunu anladıktan
sonra bir daha onunla görüşmek istemediğimin farkına vardım. Onunla yaşadığım
bu ilişki beni mutsuz ve rahatsız hissettirmeye başlamıştı.
Yaşadığımız
ilişkinin beni duygusal anlamda yıprattığını ve bir daha görüşmek istemediğimi
Umut’a anlattım.Anlayışla karşıladı.Medenice (!) başlayan adını bile
koyamadığımız ilişkimiz medenice (!) sona erdi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder