15 Temmuz 2012 Pazar

Nasıl bir şeysin sen aşk???

      Ne öyle ahım şahım bir tanışmayla başladı herhangi bir ilişkim,ne de hiç görülmemiş bir nedenle bitti.Sıradan ilişkilerdi,alalede,basit belkide.Sen ne kadar anlam verirsen yaşadıklarına,içinde ne kadar büyük bir boşluğu kapatmak istersen hayal ettiğin aşkla, o kadar özel,o kadar önemli oluyor o insan senin için.Shakespeare'in de dediği gibi hayal ettiğimiz ruhlara hoşlandığımız bedenleri yerleştiriyor,adına da aşk diyoruz işte.Her insan defalarca yaşıyor hayatı boyunca.Bazen yıllarca sürüyor,bazen birkaç ay,belki de hafta..Bazen aşık olmaya sürüklüyoruz kendimizi,farkına bile varmadan.Yanlız kalmaktan öyle korkuyoruz ki,birini sevmek için çabalıyoruz çaresizce.Yanlız kaldığımız o süreçte kafamızda bir kahraman yaratıyoruz,sonra çıkınca ucundan azıcık benzeyen biri kahramanımıza,kenardan köşeden kırpıp benzetmeye çalışıyoruz işte.Sonra ne mi oluyor peki?Hayallerimizdeki hiçbir kahraman yanlış yapmaz,ama gerçek hayattaki kahramanımız yapmaya başlıyor,o hata yaptıkça bizim hayal kırıklıklarımız artıyor,canımız yanmaya başlıyor.Kimimiz ilk hayal kırıklığında bu kişi benim kahramanım değil diyor ve vazgeçiyor,kimimiz diretiyor hala bir umut var,kenardan köşeden biraz daha kırpayım olur diyor,kimimizse hayalindeki kahramandan vazgeçiyor,kaderine teslim olup yeni kahramanını tanımaya çalışıyor.
     Değiştirmek istiyoruz birbirimizi,farklılaştırmak,kalıplara sokmak..Zannediyoruz ki biz yonttuğumuzda,istediğimiz kıvama getirdiğimizde karşıdakini daha çok seveceğiz,daha çok mutlu olacağız.Aşk koşulsuz bağlanmak değil midir oysa?Kusur görememektir,karşındakini en kötü,en pis hallerinde dahi sevimli bulabilmektir.Hayran olmaktır,her şeyiyle kabul etmektir.Deliler gibi özlemektir aşk,yıllarca görüşmesen dahi hayallerinde onu yaşatabilmek,gece onun hayaliyle uyuyup,sabah onun hayaliyle uyanabilmektir.Mutlu olduğu her anda onu hatırlamak,mutsuz anlarında onu hayal edip onun omzunda ağlamaktır aşk.Geceleri yıldızlarla konuşup onu ne kadar sevdiğini anlatmak,Tanrı'ya onunda yüreğinde yer açması için yalvarmaktır aşk.Onun hep mutlu olmasını istemektir,karşılaşacağın her an kalbinin yerinden çıkacak gibi olmasıdır belkide.
    İlk zamanlar hepimiz yaşıyoruz bunları.Ayaklarımız yerden kesiliyor,bulutların üzerinde geziyoruz,yüreğimiz başka çarpıyor.Sonra mı?Tanımaya başladıkça karşımızdakini,kahramanımız olmadığını anlıyoruz yavaş yavaş,aşk sevgiye dönüşemiyor,küller kalıyor o içimizi kavuran ateşten geriye.Neden önce kahramanımız olup olmadığını anlamadan,tanımaya çalışmadan aşık oluyoruz?Neden önce aşık olup sonra tanımaya çalışıyoruz?Hatta bazen kahramanımıza hiç benzemeyen birine deli divane olabiliyoruz.Nedir bu güçlü çekimin sırrı?Nasıl bir şeysin sen aşk???

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder